Hakkında

Yılmaz Güney Biyografi

Videoyu oynat

Yılmaz Güney'in Hikayesi...

Yılmaz Güney nam-ı diğer “Çirkin Kral” Türk sinemasının asi ruhlu unutulmaz oyuncusu gerek kişiliği gerekse rol aldığı filmlerle Türk insanının gönlünü fethetmeyi başarmış bir halk çocuğudur.

Yılmaz Pütün, 1937 yılında Adana’nın yenice köyünde dünyaya geldi. Kendi deyimiyle, Kürt asıllı, topraksız bir ailenin iki çocuğundan biridir. Anne ve babası okuma yazma bilmeyen Yılmaz Pütün, henüz 9 yaşında dana güderek çalışmaya hayatına başlar… Aynı zamanda okumayı da çok isteyen Yılmaz, 6 kilometre uzaklıkta bulunan köy okuluna, her gün yürüyerek gidip geldi. Dördüncü sınıfta anne babası ayrılınca annesiyle Adana’ya göçtü burada bir yandan okuluna devam ederken diğer yandan da pamuk toplama, simit gazoz satma gibi türlü işlerden para kazanmaya çalıştı… Bir gün komşusundan sinemada bir iş arandığını duydu. Bu Yılmaz’ın hayatının fırsatı olmuştu. Hemen başvurdu ve işe başladı. İşi, çıkan filmlerin afişlerini her tarafa yapıştırmaktı… Yılmaz Pütün’ün hayatı artık yavaş yavaş sinema olmaktaydı…

Aynı esnada lise öğrenimi devam ederken ‘Doruk’ isimli bir dergi çıkaran Yılmaz, bu dergide hikayeler kaleme almaya başladı. Yazdığı bu hikayelerden biri nedeniyle 1955 yılında hakkında soruşturma başlatıldı. 1957 yılında sinema hayalleriyle İstanbul’a geldi. Burada şansı yaver giden Yılmaz Pütün, Atıf yılmazla tanıştı. Bir filmde hem senaryo asistanlığı hem de oyunculuk yapacaktı. Ancak lise yıllarında açılan soruşturma yakasını rahat bırakmamaktaydı. Bu sebeple o artık hayatına Yılmaz Güney ismiyle devam edecekti… Yılmaz Güney, komünizm propagandası yapmak sebebiyle 1,5 yıl ağırlaştırılmış hapse mahkûm edildi. Sinemaya ve öğrenimine ara vermek zorunda kalan Yılmaz Güney, hapishanede kendini geliştirmek için geceler boyunca çalışmalar yaptı. Mahkumiyeti bittikten sonra bir de Konya’da sürgün hayatı yaşayan Yılmaz Güney, 1968 yılında Askere gidip 2 yıl sonra döndü. 1972 yılında devrimcilere yardım ettiği gerekçesiyle tekrar tutuklandı, 10 yıl ceza almasına rağmen, 1974 yılındaki genel afla serbest kaldı. 

Serbest kaldıktan sonra tek arzusu olan film yapma işine girişen Yılmaz Güney, Umut filmiyle Türkiye sinemasını, kendi yönetmenlik hayatını değiştirdi. Umut filmi, Cannes film festivalinde alkışlandı. Bu sıralarda, Yılmaz Güney, hayatında önemli bir adım daha attı ve askere gitmeden önce tanıştığı Fatoş Süleymangil’le evlendi. Fatoş Güney, bundan sonra onun hayatında önemli bir rol paylaşacak ölene kadar yanından ayrılmayacaktı… Uzun yıllar edebiyatla uğraşan Yılmaz Güney, bu yıllarda ‘’Boynu bükük öldüler’’ adlı romanını yayınladı. O artık, sanatsal yönü ağır basan işler yapmaktaydı. 

Yılmaz Güney, verdiği aradan sonra ‘Arkadaş’ filmiyle sinemaya tekrar başlangıç yaptı. Daha sonra ‘Endişe’ filmini çekmek için Çukurova’ya gitti. Çekim günlerinin arasında, yorucu bir günün ardından yumurtalık ilçesinde, dostlarıyla bir araya gelen Yılmaz Güney, burada aynı zamanda silah atarak, filmde kullanmak üzere ses kaydı yapmak istedi. Ancak bu sırada orada bulunan Yumurtalık savcısı Sefa Mutlu buna izin vermedi. Aralarında çıkan tartışma bir anda kavgaya dönüştü ve Yılmaz Güney’in silahından çıkan bir kurşunla Sefa Mutlu öldü. Yılmaz Güney için tekrar hapishane hayatı başladı. 

Türk sinemasında bir dönüp noktası olan ‘Sürü’ filmini hapishanede yazan Yılmaz Güney, burada üretmeye devam etti. Ülkenin çalkantılı olduğu bu yıllarda, dışarıda Yılmaz Güney’in üstüne çok fazla gidilmekteydi. Çıkarmaya başladığı ‘Güney’ dergisi ile üstüne gelenlere kafa tutmaktaydı. Ancak Yılmaz Güney’in her hamlesi mahkûmiyet yıllarına eklenmekteydi. Ülkede yaşanan askeri darbeden sonra, Yılmaz Güney üzerindeki baskılar da artmaya başladı. Tahliyesine birkaç yıl kalan Yılmaz Güney, sürekli yeni davalarla karşı karşıya kalmaktaydı. Onun için artık tek bir yol kalmıştı. 1981 yılında, bayram izniyle Isparta yarı açık cezaevinden ayrıldı ve bu onun Türkiye’den de ayrılışı anlamına gelmekteydi. Yılmaz Güney, Fransa’ya yerleşti. Bu yıllarda, ülkesinde vatan haini ilan edilen Yılmaz Güney dışarıda ayakta alkışlanmaktaydı. 

Yılmaz Güney, 1983 yılında, son filmi olan ‘Duvar’ filmini çekti. Yılmaz Güney, ömrünün en verimli 11 yılını cezaevinde geçirmişti, bu sebeple Fransa günlerinde var gücüyle çalışıyordu. Yapmak istediği birçok proje olmasına rağmen, hapishane günlerinden kalan kanser onu yavaş yavaş eritiyordu. Yılmaz Güney, 1984 yılının Eylül ayında kansere yenik düştü…